Ford Performance, Red Bull’un 2026 Formula 1 motoru geliştirme çalışmalarına olan katkısını artırıyor ve bu iş birliğinde 3D baskı teknolojisi önemli bir rol oynuyor. Ford Performance Küresel Direktörü Mark Rushbrook, Motorsport.com’a yaptığı açıklamada bu ortaklığı “mükemmel” ve “her geçen gün daha da güçlenen” bir süreç olarak tanımladı. İki kurum, iki yıl önce Red Bull Ford Powertrains adını taşıyacak motor iş birliğini 2026 sezonu itibariyle başlatacaklarını duyurmuştu.

Ford’un gelişmiş üretim olanakları, özellikle 3D baskı teknolojisi, bu projede merkezi bir rol üstleniyor. Rushbrook, “Gelişmiş üretim tesisimiz ve baskı makinelerimiz sayesinde gerçek zamanlı üretim yapabiliyoruz,” diyerek ekledi: “Her gün Dearborn’daki merkezimizde bir şeyler üretiyoruz, ardından bunlar Milton Keynes’teki laboratuvarda test ediliyor.”
İş birliği, Ford’un ilk başta odaklandığı elektrifikasyon bileşenlerinin ötesine geçmiş durumda. Rushbrook, bu projenin Ford’un “insanlarını, süreçlerini ve tesislerini” test ettiğini ve şirketi yeni yaklaşımlar keşfetmeye teşvik ettiğini belirtti. Ford çalışanları da giderek projeye daha fazla dahil oluyor ve uzmanlıklarını sürece aktarıyor.
Red Bull Powertrains’in oldukça yeni bir organizasyon olması ve Ford’un F1 hibrit motorlarında sınırlı deneyime sahip olması bazı zorluklar doğursa da, Rushbrook projenin ilerleyişinden memnun. “Bu proje sıfırdan inşa edildi ama Formula 1 konusunda oldukça tecrübeli insanlarla birlikte,” dedi. Motor geliştirme sürecinin hedeflenen güç seviyelerine ulaştığını ancak dayanıklılık testlerinin sürdüğünü de belirtti.
2026 F1 sezonu büyük regülasyon değişiklikleriyle gelecek ve bu da motor geliştirmeyi takımlar için hayati hale getiriyor. Rushbrook, böylesine karmaşık bir projede her şeyin mükemmel gitmediğini, ancak sorunlara hızlı tepki verebilmenin iş birliğini başarılı kıldığını vurguladı. “Beklediğimiz her şeyi ve hatta daha fazlasını sağladı,” diyerek projenin beklentileri aştığını ifade etti.

Ford’un gelişmiş üretim olanakları, özellikle 3D baskı teknolojisi, bu projede merkezi bir rol üstleniyor. Rushbrook, “Gelişmiş üretim tesisimiz ve baskı makinelerimiz sayesinde gerçek zamanlı üretim yapabiliyoruz,” diyerek ekledi: “Her gün Dearborn’daki merkezimizde bir şeyler üretiyoruz, ardından bunlar Milton Keynes’teki laboratuvarda test ediliyor.”
İş birliği, Ford’un ilk başta odaklandığı elektrifikasyon bileşenlerinin ötesine geçmiş durumda. Rushbrook, bu projenin Ford’un “insanlarını, süreçlerini ve tesislerini” test ettiğini ve şirketi yeni yaklaşımlar keşfetmeye teşvik ettiğini belirtti. Ford çalışanları da giderek projeye daha fazla dahil oluyor ve uzmanlıklarını sürece aktarıyor.
Red Bull Powertrains’in oldukça yeni bir organizasyon olması ve Ford’un F1 hibrit motorlarında sınırlı deneyime sahip olması bazı zorluklar doğursa da, Rushbrook projenin ilerleyişinden memnun. “Bu proje sıfırdan inşa edildi ama Formula 1 konusunda oldukça tecrübeli insanlarla birlikte,” dedi. Motor geliştirme sürecinin hedeflenen güç seviyelerine ulaştığını ancak dayanıklılık testlerinin sürdüğünü de belirtti.
2026 F1 sezonu büyük regülasyon değişiklikleriyle gelecek ve bu da motor geliştirmeyi takımlar için hayati hale getiriyor. Rushbrook, böylesine karmaşık bir projede her şeyin mükemmel gitmediğini, ancak sorunlara hızlı tepki verebilmenin iş birliğini başarılı kıldığını vurguladı. “Beklediğimiz her şeyi ve hatta daha fazlasını sağladı,” diyerek projenin beklentileri aştığını ifade etti.